KEŞFEDİLMEYİ BEKLEYEN DOĞAL GÜZELLİKLERİMİZ KÖPRÜLÜ

Cemre suya toprağa düşedursun bahar yüzünü göstermeye başladı. Havalar ısınıyor. Bu da demek oluyor ki turizm sezonu başlıyor. Sezon başlamadan doğa turizmi ile ilgili bir yer anlatmak istiyorum sizlere bu hafta. Hani en başında aklımızın bir ucunda bulunsun babında.

Tatil denince ilk akla kum, deniz gibi sahil kesimleri geldiği malumunuz. Ama! Değişse tercihler, iş, şehir hayatı gibi çağımızın yorucu ve stresli ortamlarından uzaklaşmak için, insanlarımızın artık doğal ortamlar sessiz sakin ruhunu dinlendirecek yer arayışına girdiği aşikar. Bu sebepledir ki tatil ile özdeşleşen bölgelerin ana tatil fırsatı olmasına karşın, doğal yer ve yöreler yanında aperatif olma yoluna girdiği gözümüzden kaçmıyor doğrusu.
Aslında bu anlatacağım yerde doğup büyüdüm. Biraz da kıyak olsun toprağıma. Bahse konu yer Köprülü Alara Şelalesi. Dünya’ya gözümü açtığım, toprakları ile haşır neşir olduğum, suyundan içip havasını soluduğum, torosların eteğinde ki güneşi kucaklayan belde.
Coğrafi konumu itibariyle ‘’Malan Koyağı’’ olarak bilinir. Tarihte bir çok medeniyet tarafından çeşitli şekillerde kullanılmış, Malan, Girenas şimdiki adıyla Köprülü. Tabiatın tüm hünerlerini cömertçe sergilediği Alanya’ya Konaklı üzerinden 90 Taşatan mevkiinden 45 Km uzaklıktaki belde. İnciri, üzümü meşhur olmasına karşın aynı zamanda Uçansu şelalesi ile de bilinir.
Şimdi! Yolculuğumuza başlamadan önce mümkünse sakin bir otama geçmeye çalışın. Kendinize bir kahve alın koltuğunuza yaslanın ve yolculuğun tadını çıkarın.
Buyurun başlıyoruz.
Konaklı beldesinden kuzeye doğru çıkıyorsunuz yola. Doğanın her türlü güzelliklerini içerisinde barındıran, yemyeşil ormanlardan geçiyor yolunuz. Her türlü gürültüden uzak yemyeşil köylere takılıyor gözleriniz. Tam yaşanacak yer diye hayıflanıyorsunuz kendinizce.
Devam ediyor yolculuğunuz Güzelbağ denen bir Kasaba karşılıyor sizi. O eski sıcaklığını yitirmemiş bakkal amcalarla sohbet ediyorsunuz, sımsıcak sohbeti bölmek istemezcesine bize müsaade yolcu yolunda gerek diyorsunuz. o samimi masumane gülüşüyle Allah yolunuzu açık etsin deyip el sallıyor ardınız sıra.
Yine devam ederken yolculuğunuz, vadi boyunca uzanan Alara Çayını görüyorsunuz. Yol kenarında peşin sıra dizilmiş tertemiz en az elli yıllık çeşmelerde durup kana kana suyunuzu içip devam ediyorsunuz. Tarihi köprüleri doğası bozulmamış köyleri geçtikten sonra ırmak boyunca alabalık çiftliklerini görüyorsunuz. Derken geliyorsunuz Alara çayının doğduğu yere olanca ihtişamıyla Köprülü Alara Şelalesi yeni adıyla Uçansu Şelalesine… Küçük bir restoran prefabrik ev ve çardaklara uzanıp serin bir ortamda o şelalenin büyüleyici sesi altında dinlenmeye koyuluyorsunuz. O an her şeyi unutup derin bir uykuya dalıyorsunuz. Kısa bir süre uyuyor fakat bir gece boyu uyumuş gibi zinde uyanıyor her şeyden arınmış hissediyorsunuz kendinizi. Derken acıkıyorsunuz. İsterseniz hazır sipariş edip isterseniz alıp oltanızı elinize tutup o en lezzetli alabalıkları mangal yakmaya koyuluyorsunuz. Mis gibi mangal kokusunu içinize çekerken mangal dumanı ile Şelale buharının ahenkle dansına takılıyor gözleriniz. Karnınız doyunca ister bir doğa yürüyüşüne ister Alara’ nın serin sularına bırakıyorsunuz kendinizi.
Doğa böylesine bir gün sunuyor size. Mis gibi çam havası belki de çocukluğunuza götürüyor sizi. O günleri hatırlıyor içiniz ısınıyor bir an. Unutulmaz hatıralara bir yenisini daha ekliyorsunuz böylece...