Abdurrahim Karakoç üstadımızın güzel bir şiiri vardır. Geçtiğimiz yıl ebediyete uğurladık nur içinde yatsın. O eserden bir dörtlükle başlamak istiyorum sözlerime;
‘’Doğrumu yanlış mı karar sizlerin.
Biz aklın durduğu Çağda yaşadık.
Ben dinsizim! diyen beyinsizlerin.
Din dersi verdiği çağda yaşadık’’ der.
Gerçekten öyle hiç adaleti kalmamış dünyanın. Cahillerin söz sahibi olduğu, bilgili insanların önemsenmediği, itibarın akla mantığa değil, paraya pula verildiği bir dönemdeyiz. Yandaşınız varsa az biraz da paranız, hayat sizin. Adalet size işler bütün kapılar size açılır. Hak eden gariban mı o şöyle dursun. Kim düşünür, kimin umurunda. Hep ezilmişlerdir.
Ve şöyle devam eder büyük usta eserinin devamında;
‘’Yabancısı olduk ilin, obanın.
Müdür ekmeğini çaldı çobanın.
Resmi dairede Devlet babanın.
İpe un serdiği çağda yaşadık’’.
Okursunuz bir yerlere gelirsiniz ama yetmez. Şans ve para faktörü girer devreye. Olup olmadık yerlerde modern köle olursunuz. Çünkü adalet ve para hiç uğramamıştır size. Birde adamınız yoksa arkanızda, boşuna uğraşmayın! Günümüzde bir yerlere gelmek artık okumakla sınavla olmuyor. Adamınızla, dayınızla, yerine göre bıyığınızın şekliyle… kısaca tarafınızla…
Çünkü tarafınızı seçmezseniz bertaraf oluyorsunuz maalesef.
Sonra zar zor bir işe giriyorsunuz alacağınız belli; ay sonunu beklersiniz onun da ödenmesi için patronun tatilden dönmesini. Size vereceği bir aylık onun yerine göre bir masada hesabıdır bilemezsiniz.(gerçek anlamda çalışanına değer veren İşverenler müstesna!)
Sonuçta burada da ezilirsiniz çünkü başta dedik ya şansınız, adamınız, paranız en başında yoktur sizin.
Gösterişli partiler, uyduruk yerlere yapılan bağışlar, cemiyet hayatında hava atmak için onca israf edilen paralar… ama burnunuzun dibinde eriyip giden ay sonunda elinize bakan işçiler onlar hiç görünmez onlar ayak hizasında burnunuzun dibindedi,r bir nefes kadar yakındır da hissedilmez.
Neyse zar zor üç beş kuruş para kazanırsınız ama durunuz…. bu film burada da bitmez ekmek alırsınız iki dilimi devlet alır neyse ben gerisiyle de doyarım gibisinden sesler gelir içinizden… (ederiyle hakkıyla alınan vergi kutsaldır ama uçuğu haklı soymaktır, haraçtır) Bir arabanız vardır zar zor almışsınızdır çekersiniz petrole günün haracını verirsiniz elin yabancısı 1 dolara alır da siz burnunuzun dibinde ki kuyulardan, kardeş ülkelerden alınmasına rağmen 5 liraya alırsınız orada da bir güzel hortumlanırsınız kısaca aldığınız üç kuruşun da yarısı geri devlete döner o veya bu şekilde… Anlarsınız ya arkadaşım. Ya sabır dersiniz evinize gidersiniz ev sahibiniz bekler kapıda onu da halledersiniz giriş kapında bir bakmışsınız faturalar roman olmuş sizi bekler acilini seçersiniz ödersiniz maaşını alalı 2 gün olmuştur ama cebinizde kalır 100 lira ve öbür maaşa daha 25 gün vardır kara kara düşünürsünüz siz bunları düşünürken kimisi canlı müzik eşliğinde paralar saçar, kimisi BMW’ sinde manita yapar, kimisi sahilde volta atar.
Ama tutunacak dalınız vardır sizin onurunuz. Ona sımsıkı sarılırsınız. ‘’Bende bilirim para kazanmasını! dersiniz ama haram dersiniz kul hakkı dersiniz kendinizce adalet terazisi kurar, vicdanınızın hükmünü verir; az aşım ağrısız başım dersiniz’’.
Sonra adaletini sevdiğimin dünyası dersiniz. Bir Almanya da köpek mamasına harcanana paraları düşünürsünüz birde Afrika’da açlıktan ölen insanları. Bu nasıl adalet dersiniz. Çok ütopik düşünceleriniz vardır sizin; ah o para bende olacaktı! ‘’fakirlere yardım eder dünyada bir tek aç insan bırakmazdım’’ diye hayıflanırsınız. Ama dedik ya ütopiktir düşünceleriniz, o imkan size bir türlü gelmez. Huylu huyundan zengin malından vazgeçmez. Zenginler vazgeçmedikçe, paylaşmayı öğrenmedikçe de Dünya’ya adalet gelmez!
Velhasıl…
Böyle bir hayat sürersiniz. Tabi buna hayat denirse. Yaşınız da kemale erer öbür aleme göç edersiniz. Birkaç gün eşiniz dostunuz yasınızı tutar sonra onlar da unutur. Yoksunuzdur artık. Aslında hiç olmadınız yokluklar içinde yaşadınız da kimse görmedi sizi. Ne bir söyleşiye katıldınız, ne renkli bir gazetede resminiz çıktı. Hiç iz bırakmadınız hayatta. Bir vardınız bir yok oldunuz. Geçip gittiniz bu dünya sahnesinden...
Siz buna yaşamak, Adalet mi dersiniz?
Eminim bir çoğunuz demediniz ama; diyenler var! İsminin baş harfi adaletle başlayıp adaleti bilmeyen partiler var, siyasetçiler var. Sırça köşklerde yaşayıp adalet ahkamı kesenler var. Tok karına açlık edebiyatı yapanlar var. Kendileri 11 bin 800 lira maaş alırken, işçiye 800 lira büyük para diyenler var.
Ama siz demezsiniz eminim. Çünkü;
Akıl var… Mantık var…Vicdan Var…